0

Remembering Istanbul Biennial

| 30 Eylül 2010 Perşembe
 
Remembering İstanbul
26-27 November 2010


www.iksv.org/bienal

Remembering İstanbul is a two-day conference focusing on the history of the İstanbul Biennial and manifesting the first public part of 12th İstanbul Biennial.

Over the last two decades the İstanbul Biennial has become one of the most prominent international biennials due to the consistently unique character of its exhibitions. The curators who have organised the exhibitions in the past attest the broad range of visions that this biennial has attempted to encompass, from South to North, from East to West, from emerging and established curators to curatorial collectives. Remembering İstanbul has invited all curators from past biennials to participate in the conference and to each give a presentation, remembering their experiences and providing their afterthoughts on their respective biennial exhibitions as well as the current state of the biennial exhibition format itself. Artists from Turkey who participated in the biennial and have witnessed its development will respond to the presentations. A book with all contributions will be published in September 2011, at the opening of the 12th İstanbul Biennial.


26 November

10:00-10:30: Adriano Pedrosa & Jens Hoffmann (Co-curators, 12th Istanbul Biennial)
10:30-11:30: Beral Madra, curator (1st and 2nd İstanbul Biennial)
11:30-12:30: Vasıf Kortun, curator (3rd İstanbul Biennial)
12:30-13:00: Sarkis, artist (1st, 2nd and 10th Istanbul Biennials)

14:00-15:00: Rene Block, curator (4th İstanbul Biennial)
15:00-16:00: Paolo Colombo, curator (6th İstanbul Biennial)
16:00-17:00: Yuko Hasegawa, curator (7th İstanbul Biennial)
17:00-17:30: Ayşe Erkmen, artist (2nd and 4th Biennials)

27 November

10:00-11:00: Dan Cameron, curator (8th İstanbul Biennial)
11:00-12:00: Vasıf Kortun, curator (9th İstanbul Biennial)
12:00-13:00: Gülsün Karamustafa, artist (2nd, 3rd and 4th Istanbul Biennials)

14:00-15:00: Hou Hanru, curator (10th İstanbul Biennial)
15:00-16:00: WHW (What, How and for Whom), curatorial collective (11th İstanbul Biennial)
16:00-17:00: Ömer Ali Kazma, artist (7th and 10th Istanbul Biennials)
17:00-17:30: Jens Hoffmann & Adriano Pedrosa, (Co-curators, 12th Istanbul Biennial)

Venue**:
İstanbul Bilgi University, Dolapdere Campus, BS1-BS2 Conference Hall
Kurtuluş Deresi Cad. Yahya Köprüsü Sok. No: 1, Dolapdere 34440 Beyoğlu, İstanbul


In collaboration with İstanbul Bilgi University, Department of Cultural Management


İstanbul Biennial
İstanbul Foundation for Culture and Arts
Sadi Konuralp Caddesi No: 5
Şişhane 34433 İstanbul
Phone: +90 212 334 07 00 ext: 764
Fax: +90 212 334 07 18
ist.biennial@iksv.org
www.iksv.org/bienal


* Subject to change.
** There is a free shuttle bus service from Taksim Square (AKM) to Bilgi Dolapdere campus every 20 minutes.
0

Morphing Archetypes

|

Tasarım Kültürü ve Yönetimi Sertifika Programı eğitimcilerinden Hakan Gencol ve Erdem Akan’ın tasarım süreçlerinde yaratıcı işbirliği ihtimallerini araştırmak için başlattığı projenin ilk çıktısı, bu yıl 29 Eylül-3 Ekim tarihleri arasında Eski Galata Köprüsü’nde düzenlenecek olan İstanbul Tasarım Haftası’nda (IDW) sergileniyor. Morphing Archetypes adlı serginin sponsorluğunu Arçelik ve maybedesign üstleniyor.
 
Cooperative Project, Türkiye’de tasarım alanında isim yapmış yedi tasarımcıdan kurulu: Erdem Akan, Ümit Altun, Murad Babadağ, Hakan Gencol, Meriç Kara, Derin Sarıyer ve Kunter Şekercioğlu. Projenin ilk çalışması olan Morphing Archetypes ise, bu yedi tasarımcının yedi ayrı obje üzerinde arketiplerden başlayarak sırayla yaptıkları müdahaleleri ve bu objelerin dönüşüm öyküsünün, bir bilgisayar animasyonu aracılığıyla anlatımını içeriyor.
 
Türkiye’de ve dünyada ilk kez denenecek bir yaratıcılık yöntemini gözler önüne serecek olan Morphing Archetypes sergisi, yaratıcılığın sonuç üründen bağımsız, sonu olmayan bir süreç olduğuna dikkat çekmeyi hedefliyor.
0

miss you xoxo!

| 26 Eylül 2010 Pazar
0

Rampa : kAPLANKADİLAk

|
Dino'dan birkaç hafta önce duymuş ama çok da üzerinde duymamıştım. Akaretler'de Rampa diye yeni, çiçeği burnunda, bizi heyecanlandıran bir galerimiz var artık. Bir de bu galerinin ikinci sergisi Güçlü Öztekin'in ‘kAPLANKADİLAk - Pis bir adamdı ama ellerini iyi yıkardı’ adlı sergisi olunca daha da çok heyecanlanıyor ve seviniyoruz.

18 Eylül'de açılan sergi 23 Ekim'e kadar devam ediyor. Bize de bu arada 20. Akbank Caz Festivali'nden, Salon'dan ve Filmekimi'nden vakit bulup bu sergiyi gezmek düşüyor. Bu sergide beni en cezbeden şey Güçlü Öztekin'in bütün eserlerini galeride tekrar işlemden geçirerek seyirciye sunması ve böylece mekânı performatif bir alan olarak değerlendirerek serginin içine katması. Bu süreç de sanatçının bir ay galeride geçireceği zamanla birlikte oluşacakmış, bu da ayrıca başka bir heyecanlanma ve merak etme nedeniymiş.

O zaman en kısa zamanda Akaretler'e uğramalı, Rampa'ya gitmeli ve Güçlü Öztekin sergisini gezmeliymiş.






 
0

Jared Gibon'dan Tipografik Film Afişleri!

| 23 Eylül 2010 Perşembe
0

Vakit bulsak da sergi gezsek!

| 17 Eylül 2010 Cuma
2

Marina Abramovic & Tyson Ballou for V Magazine!

| 2 Eylül 2010 Perşembe
V Magazine'den şahane kapaklara ve insanlara devam!
0

Marc Jacobs & Lady Gaga for V Magazine!

|


Son dönemde gördüğüm en iyi dergi kapaklarından. Marc Jacobs & Lady Gaga!
0

IFW'nin Ardından

| 1 Eylül 2010 Çarşamba
Elbet çok şey yazılıp çiziliyor, bunların da büyük bir kısmı işin moda tarafı ile ilgili oluyor. Ama ben modadan anlamam. Benim modam beğendiğim şeyi giymek ve beğenmediğim şeyi giymemek üzerinedir. Bir şeyin demode olması beni ilgilendirmez, bana yakışıyorsa giyerim. Zaten IFW'de izlediğim üç tane defile oldu. Biri Deniz Berdan'ın aksesuarlarıyla yer aldığı ve onun daveti üzerine gittiğim Günseli Türkay defilesi, diğeri aynı günün akşamında merak ettiğim için izlediğim Bora Aksu defilesi, sonuncusu da başından beri takip ettiğim ve sevdiğim Hatice Gökçe'nin defilesi. O yüzden işin moda kısmı hakkında yorum yapmayı moda basınına ve IFW boyu bazı yaptıklarıyla içimi kıyan "moda bloggerları"na bırakıyorum.

Öncelikle gelelim IFW'nin hikâyesine, Geçen sene biri Taşkışla'da biri santralistanbul'da yapılmış iki tane IFW var. Elbet Taşkışla güzel bir mekân, ancak bence IFW için doğru bir alan değil. Santral'den sonra Taşkışla'ya dönülmesinin tek sebebinin de santralistanbul'un istediği paranın yüksekliğidir. ITKİB, MTD ve İMA'nın ortak organizasyonunda, CPM'in, İstanbul 2010'un ve sponsorların katkısıyla IFW birçok başlı bir organizasyon oldu. Bu çok başlılık da elbet birçok sorun doğurdu.

Taşkışla'ya ilk girişte karşınıza bir Danışma çıkıyor. Ancak bu danışmadan bir bilgi almak ne mümkün. Basın olarak gelen insanların çalıştıkları kurumları (ki bu kurumlar bildiğimiz dergiler/gazeteler vs.) bile bilmiyorlardı. Kafadan bir dergi adı uydurmak veya bir blog adı atmak basın akreditasyonu almak için yeterliydi. Ayrıca sahne arkasına (backstage) girişin nerden olduğunu sorduğumuz 6 farklı kişiden 6 farklı cevap aldık. Bu da çalışan ekibin ne kadar bilgili olduğunu gösteriyordu..

Bir başka gözüme kötü gözüken şey de IFW boyunca etrafta temizlik yapan ve çöp toplayan amcalar ve teyzeler oldu. Bu amcalar ve teyzeler IFW'nin yaratması gereken ama başaramadığı o "fashion" kurgusuna tam bir tezat oluşturuyordu. Bu soruna başka bir çözüm bulunması çok daha makul olurdu diye düşünüyorum. Zira ne buradaki başka etkinliklerde ne de yurtdışındaki etkinliklerde böyle bir şey görmedim.

Başka bir sorun da yemek-içecek alanlarıydı. Zaten daha önce sorun yaşadığım Asmalımescit'in en gereksiz mekânı Hardal, çok sevdiğim Tamirane ve bir o kadar sevdiğim Roka Catering ne yazık ki yemek konusunda sınıfta kaldı. Tamirane ve Roka'nın ortaklaşa hazırladığı menü güzel olsa da gelen yemekler soğuk ve yetersizdi. Ayrıca bir şişe kola Hardal'da 10 TL iken Tamirane'de 5 TL idi, bu da ayrı bir komediydi. O yüzden bu yemek ve moda konusunda da bir ortak işbirliği olsa çok daha mantıklı olur diye düşünmekteyim.

Gelelim defilelere. Defilelere girişte basın ve davetli ayrımı mantıklı bir hareket olmuş. Ancak içerde basına ayrılan yerlerin yetersiz olması, defilelere alınan seyircilerin sayılarının sınırlı tutulmaması, çadırı belediye otobüsüne döndürdü. Ayrıca içeri girişler de yaşanan izdiham da bu konsepte bayağı yakıştı. Girişteki kırmızı kadife perdeli, altın varaklı aynalı pavyon koridoru ise beni benden aldı. Defileye girince, daha defile başlamadan bembeyaz podyumun üzerinden karşı tarafa geçen insanlar hakkında yorum bile yapamıyorum. Podyumun ucuna iki görevli dikip insanları uyarmak bu kadar zor olmasa gerek.

Eksik sponsor etkinlikleri, yetersiz basın bültenleri, kötü bir web sitesi ve daha birçok sorunla IFW yine başarısız bir etkinlik olarak kaldı. Keşke biraz daha modaya ve İstanbul'a yaraşır ve organizasyonu çok daha başarılı bir etkinlik yapsalar. Belki bir dahakine diyoruz...