garajistanbul'dan defile izlenimleri

| 28 Nisan 2009 Salı
Konu moda olduğunda değişim kaçınılmazdır. Ancak bu değişimin artık saniyede bir gerçekleşmesi hem beni hem de moda dünyasındaki her türlü aktörü daha da yoruyor, zorluyor... Elbette ki bu konuda bir şikayetim yok, bu yorgunluğu, devinimi, değişimi seviyoruz. İşte bu değişimlerin sonuçlarından birine de dün akşam garajistanbul'da şahit olduk.

Üç genç tasarımcı, üç yenilikçi fikir, üç defile. Her biri farklı konseptlerde, anlamlarda ve koreografilerde -evet evet, Simay Bülbül'ün broşürlerinde yazdığı gibi kareografi değil!- üç farklı bakışaçısı. İlk olarak Simay Bülbül'ü izlemeyi denedik. Denedik diyorum, çünkü sekiz dakika geç kaldığımız için içeri giremedik, ancak kapıdan biraz baktık. Sonuç olarak, kapıdan aldığımız basın dosyaları, tanıtım broşürleri ve deri çantacıklar içinde verilen bilgilerden fazlası yok elimizde. Tek söyleyebileceğim Simay Bülbül'ün tanıtım, sunum ve pazarlama olarak iyi hazırlandığı.



Simay Bülbül'ün defilesinden sonra Hatice Gökçe'nin 2009'un ilkbahar/yazı için hazırladığı Invincible(Yenilmez) koleksiyonunu izledik. Fight Club'tan fırlamış gibi gözüken modellerin sergilediği kıyafetler hakkında söylenebilecek en temel şey "kışkırtıcı" olduğu. Modeller arasında Serkan Tan, Umut Eker, Tarcan Pakman gibi tanıdık isimlerin yanında, ilk defa gördüğüm ve beni şaşırtan modeller de oldu. Ayrıca defilelerde görmeye alışık olmadığımız başka bir şey de bu modellerin platforma çıktıklarında birbirleriyle ilişkiye girmeleri, bakışmaları ve hatta tehdit niteliğinde ellerini çatırdatmaları, dişlerin sıkmaları gibi küçük ayrıntılardı. Hatice Gökçe'nin tasarımlarında ise girift, birbirine girmiş ve karmaşık desenler olmamasına rağmen, tasarımlardaki hareket öğesi kendini açık bir şekilde gösteriyordu. Genel olarak ipek ve ketenin hâkim olduğu koleksiyonda pöti kareli ceketlerden, çizgili süeterlere, neon renkte tulumlardan, dar pantolonlar ve bunlarla kombine edilen uzun gömleklere kadar birçok farklı tasarım vardı. Hatta yakında birçok erkekte göreceğimizi tahmin ettiğim tayt da Hatice Gökçe'nin yorumlarıyla kendine yer buldu. -Belki bir sonraki defilede de etek görürüz!- Hatice Gökçe'nin "Invincible" koleksiyonu ile sorguladığı birçok kavram var: Erkek egemenliği, yenilmezlik, erkeğin toplumdaki konumu, bu konum içerisinde erkekten beklenenler... İşte bütün bu kavramlar Hatice Gökçe'nin tasarımlarında bir bir incelenmiş ve kendini bir şekilde ifade etmiş.





Hatice Gökçe'nin kışkırtıcı, hareketli ve temposu yüksek defilesinden sonra Ümit Ünal'ın sakin, dingin, rahat ve dinlendirici tasarımları geceyi dengeledi. 1800'lerin Amerikasından fırlamış komün hâlinde yaşayan "amish" bir ailenin içinde bulduk birden kendimizi. Sefertasları taşıyan erkekler, flaşlardan utanan kızlar, birbirini tekrarlayan hareketler, dingin bir fon müziği. Ümit Ünal'ın her şekilde tamamladığı konsept kendini çok açık ve güzel bir şekilde gösterdi. Selma Ergeç, Adam D'arcy ve Dino'nun modellik yaptığı defilenin sonunda ise modellerin kurduğu masalar ve getirdikleri yiyecekler bütün bu konsepti tamamladı. En başta da yazdığım gibi Ümit Ünal bu defilede hem konsept oluştururken hem de tasarımları yaparken yaratıcılığın sınırlarını zorlamış, kendini aşmış.


0 yorum: