Rock On Broadway

| 15 Ağustos 2008 Cuma

Rock On Broadway, 2006'da Haldun Dormen'in Broadway'den İstanbul'a Müzikaller ile başlattığı müzikal furyasının, geçen sene Rock Müzikaller ile "elde edilen" başarının bir devamı niteliğinde "ortaya çıkmış" ve fakat yapım, performans, koreografi, teknik gibi birçok konuda ne yazık ki başarılı olamamış bir gösteri. Bir müzikal demek istemiyorum, çünkü müzikal niteliğinde bir performans olamadı. Şov diyemiyorum, çünkü şov olacak kadar etkileyici bir şey yoktu.

Öncelikle Harbiye Açıkhava'da Avea Yaz Konserleri sponsorluğunda yapılan bu gösteriye ne yazık ki başka sponsorlar bulunamamış ve doğru düzgün bütçe ayrılamamış sanırım. Zira maddi sıkıntıdan mı, vakitsizlikten mi, özensizlikten mi bilinmez gösteride göze çarpan, görsel açıdan birçok eksiklik ve hata vardı. Daha gösterinin ilk müzikali olan Jesus Christ Superstar'dan itibaren dansçıların ve şarkıcıların özensiz, üzerlerine çarşaf geçirilmiş gibi duran kostümleri, altlarından gözüken farklı renklerdeki uyumsuz kıyafetleri bütün görselliği bozdu. Doğan Duru'nun o etkileyici sesi ve muhteşem performansı bile Jesus Christ Superstar'ı kurtarmaya yetmedi. Ayrıca sanırım sanat yönetmeninin dekordan anladığı tek şey The Wall müzikalinde sahneye ayakkabı kutularından bozma tuğlalardan bir duvar dikmek olmuş. Zira gösteri boyunca sahneye, bu duvar dışında dekor diye nitelendirebileceğimiz hiçbir şey koyulmadı. Arada getirilen sandalyeler bir aksesuar niteliğinde kalmakla yetindiler. Bu kadar büyük bir sahnede, arkada orkestra, önde bu kadar az oyuncu/şarkıcı varken hiçbir dekor olmaması nasıl bir düşüncenin sonucudur bilemedim. Bir-iki poster bile sahneyi biraz daha canlandırabilirdi. Ayrıca kostüm konusunda gerçekten kim ne yapmış çok merak ediyorum. Anlaşılan o ki
Ladies&Gentlemen Musical Ensemble ve Dans@ Company'e kendi kıyafetlerini ve ayakkabılarını kendilerinin getirmesi söylenmiş. Bunun için bir de renk belirlenmiş, ancak getirilen kostümler birbirleriyle o kadar alakasız, o kadar sakil durmuş ki. Sanırım yine gösterinin en çarpıcı ve başarılı kostümleri Hande Yener'in Roxanne şarkısındaki kışkırtıcı kostümü ve Fadik Sevin Atasoy'un "şov" diye nitelendirebileceğim eşsiz sahne performansını daha da güzel hâle getiren siyah elbisesiydi. Rock On Broadway'in sanırım en büyük eksiği olarak söyleyebileceğim şey koreografiydi. Sahnede bu kadar başarılı bir müzikal ve bir dans ekibi varken, bu kadar sıradan, özensiz, basit ve ilkokul müsameresi niteliğinde bir koreografi gerçekten çok kötü durdu. Aynı hareketlerin tekrarları, müzikallerin kendisinden (ç)alınmış ancak görsel olarak doyuma ulaştıramamış danslar ve performanslar ne yazık ki sahneyi dolduramadı.

Müzikalin işitsel kısmı bütün akşam boyunca görselliği geride bıraktı. Gösterinin bana göre parlayan üç yıldızı vardı. Bunlardan birincisi, daha önce de sahnede izlediğim ve müzikal anlamda olduğu gibi sahne alanında da başarısını kanıtlayan Pamela. Pamela gerçekten sahnede durduğu her saniyenin hakkını veren bir performans sergiledi. Gerek seyircilerle kurduğu iletişim, gerek sahne üzerindeki doğallığı ve bu doğallığıyla mükemmel bir denge yakalayan profesyonelliği Pamela'nın sahneye ne kadar yakıştığını bir kere daha gösterdi. Gösterinin ikinci yıldızı sahnede ilk defa izlediğim, ancak ilerde kesinlikle müzikal alandan sahneye geçiş yapması gereken bir isim olduğuna inandığım Doğan Duru. Redd'in vokalisti olması dışında pek tanımadığım Doğan Duru gerçekten sesinin her tınısında ve yüzündeki her ter damlasında performansının hakkını verdiğini gösterdi. Rock On Broadway'in üçüncü yıldızı ise Ladies&Gentlemen Musical Ensemble'dan Barış Berker. Daha önce Hisseli Harikalar Kumpanyası, Broadway'den İstanbul'a Müzikaller ve Rock Müzikaller'de de izlediğim ve bizzat tanıdığım Barış Berker, gerçekten, sahne üzerindeki tükenmek bilmeyen enerjisi, mükemmel şarkı yorumları ve nev-i şahsına münhasır müzikal yeteneği ile performans alanında ilerde adını sıkça duyuracak ve sahnedeki yerini daha da ileri götürecek gibi gözüküyor. Bu gösterinin sürpriz isimleri ise kesinlikle Fadik Sevin Atasoy ve Hande Yener'di. İkisini de çok sevdiğim için ne yapacaklarını, nasıl uyum sağlayacaklarını, nasıl duracaklarını çok merak ediyordum. İkisi de beklediğim gibi hem görsel ve hem de işitsel anlamda bize bir müzikal ziyafeti sundular. Hande Yener'den eşsiz bir El Tango De Roxanne yorumu dinledik. Bir kadından bu şarkıyı bu kadar güzel duymak gerçekten çok farklı bir deneyim oldu. Fadik Sevin Atasoy'un ise Cell Block Tango performansı izlemeye değerdi. Oynadığı role hayat vermek ve sahneyi doldurmak. İşte bu iki kadın, bu iki eylemi gerçekleştirdiler. Rock On Broadway'in bir de küçük yıldızı vardı. O küçük kız, sahneye geldi, bir şarkı söyledi ve gitti. Ama o bir şarkı bütün gösteriyi götürebilirdi. Nasıl bir telaffuzla, nasıl bir masumiyetle söylendi, nasıl bir duyguyla seyirciye aktarıldı. Bana göre müzikaldeki iki isim çok yanlış seçimlerdi. Burak Kut ve Irmak Ünal. Burak Kut ne müzikal havasını verebildi ne de Queen şarkılarını doğru dürüst seslendirebildi. Hele ki bir şarkının sonunda, sanki alelade bir pop konserindeymiş gibi "Teşekkür ederim." demesi müzikal havasını yok etti. Irmak Ünal ise sahnede çok sakil duruyordu. Oynadığı role bürünememiş, sanki sonradan dâhil olmuş gibiydi. Hareketleri şaşırdı, şarkıyı unuttu, seyirciye bakmadı. Her şeyi çok acemiydi.

Sabri Tuluğ Tırpan ve orkestrası gösteriyi gösteri yapan kişilerdi. İşitsel anlamda bize iki saatlik bir şölen sundular. Zira görsel olarak bu kadar geri kalmış bir gösterinin bütün aksiliklere rağmen işitsel anlamda bu kadar doyurucu olmasını onlara borçluyuz. Tuluğ Tırpan ile bu seneki Uluslararası İstanbul Caz Festivali'nde çalışmıştım. Nardis Jazz Club'da asistanlığını yapmıştım ve gerçekten mükemmel bir adam. Müzikal anlamdaki başarısının yanında insan olarak da çok farklı biri. Ve gerçekten Rock On Broadway için seçilebilecek en doğru isim. Piyanosuyla iki saat boyunca inanılmaz bir performans sergileyen Tuluğ Bey müzik direktörlüğünün hakkını vermiş. Umarım ilerde bu gibi projelerde kendisini daha çok görürüz ve dinleriz.

Son olarak bir genel prova veya okul müsameresi niteliğindeki performansları, özensiz kostümleri, olmayan dekoru, sahne arkasında ve sahne üstünde yapılan teknik, görsel ve işitsel hataları ile Rock On Broadway gerçekten başarısız bir yapım, kötü bir gösteri, ancak iyi bir akşam eğlencesiydi. Keşke bir şekilde daha fazla sponsor bulunup, daha büyük bir bütçe ayrılsaydı ve çalışılan bu büyük isimlere ve projeye adını yazdıran önemli sanatçılara daha fazla özen gösterilseydi. Keşke o sahnenin iki yanında duran ekranlarda daha farklı görsel materyaller olsaydı, keşke kapıda deterjan ve ped yerine gösteriyi tanıtıcı broşürler dağıtsalardı, keşke bu kadar boş koltuk olmasaydı. Bu keşkeler uzar gider, umarım bir sonraki gösteride bu hatalar düzeltilir ve bu isimlere gereken hakları verilip, gereken özen gösterilir.

0 yorum: