Bilgi Üniversitesi, porno film, bitirme projesi ve Cüneyt Özdemir...

| 5 Ocak 2011 Çarşamba

1 Ocak'tan beri Cüneyt Özdemir adında, kendisini gazeteci olarak nitelendiren fakat bir Televole muhabiri üslubuyla yazılar yazan, haberler yapan ve "zihin açar" sloganıyla yayın yaptığı Dipnot.tv sitesinde "Bir gece önce Bilgi Üniversitesi'nde çekilen porno filmi izleyip uygun bulursak yayınlayacağımızı duyurmuştuk. Hatta sosyal paylaşım sitesinde ‘az sonra’ diye esprili bir şekilde ilan da etmiştik." gibi bir cümle ile Televole muhabirliğini ve dilini ne kadar sevdiğini bir kez daha gösteren ve zihinlerimizi açan (!) bir adam Bilgi Üniversitesi'nde geçen sene çekilen "The Porn Project" bitirme projesi filmini gereksiz bir şekilde aylar sonra gündeme taşıyor.

Bu olayda incelenmesi gereken ilk unsur elbette bir üniversitede yani akademik bir ortamda özgürlüklerin ve yapılanların sınırıdır. “Üniversite tanımı itibariyle “bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip”tir. “Üniversite, felsefi tartışma ortamında akıl sürecini duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliğini sağlayan ortamlardır.” Bu tanımdan yola çıkarsak özgürlük ve demokrasinin ayrıca ele alındığı ve en ateşli olarak savunulduğu bir platformda özgürlüğün bu kadar kısıtlanması ve yapılanların meşru kılınması için her türlü bahanenin bulunması kabul edilemez. Deniz Özgün'ün akademik bir ortamda "porno" gibi insanların her zaman "ayıp", "tabu" veya "yasak" ilan ettiği ancak kadını ve erkeğiyle herkesin içinde olduğu bir konunun akademik ortamda sorgulamaya ve tartışmaya açması gayet doğal, normal ve olması gerektiği gibidir. Zaten bunun idari değil akademik bir olay olduğu göz önünde bulundurulursa Deniz'in bu proje ile ilgili her şeyi hocaları ve asistanları ile hallettiği ve bunun bir sorun teşkil etmediği gerçeği de tekrar hatırlanabilir.

Bu olayda incelenmesi gereken ikinci unsur Bilgi Üniversitesi yönetiminin tutumudur. Zira sivil polisler, soruşturma açılmadan kilitlenen kapılar, sökülen bilgisayarlar, okuldan atılan hocalar, kimlik soran güvenlikler bir üniversite ortamının unsurları değil. Bilgi Üniversitesi her zaman demokrasi ve özgürlük kelimeleri ile bir arada anılmıştır. Türbanlı öğrencilerin okula girebilmesini savunan, Kürtçe ders açan, Ermeni konferansı düzenleyen sevgili (!) okulum kendi öğrencisine ve onun savunduğu temellerle örtüşen temellere sahip çıkmıyor, aksine karşı çıkıyor. Bu aşamada bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeden duramıyorum.

Bu olaydaki üçüncü ve en önemli bulduğum unsur ise olayın asıl kahramanları Deniz Özgün, Elif Şafak Urucu, bölümdeki hocalar ve set ekibi gibi olayla ilgili birincil kişilerin yazılan çizilen birçok yazıda ve haberde gözardı edilmesi. Bu kişilerin bu filmi çekerken, böyle bir yola baş koyarken, bunu onaylarken, izlerken, değerlendirirken sahip olduğu her türlü doğal ve sonradan edinilmiş hak gözardı ediliyor.

Bu olaydan sonra tartışılan önemli bir konu da "porno" ve "cinsellik" algısı oldu. Şahin K'yı bütün televizyon programlarına çıkaran, onun 2010'da "komedi" filmi çekmesini sağlayan bir kitle, Aşk-ı Memnu'daki sevişme ve Fatmagül'ün Suçu Ne'deki tecavüz sahnelerini sanki insanlar sevişmiyor ve tecavüze uğramıyormuş gibi sansürleyen RTÜK, ve cinselliğin hiçbir mecrada yer almaması gerektiğini düşünen insanler bize cinselliğin sanki ayıp, günah, yasak ve tabu bir şey olması gerektiğini dayatmaya çalışıyor. Pornoyu sadece erkeklerin izlediği ve sevdiği, kadın bedeninin ve kadının şeyleştirildiği ve aşağılandığı bir mecra olarak görmek yanlış ve tehlikeli bir düşünce tarzıdır. Bununla birlikte gelen her türlü silah, ölüm, işkence, şiddet sahnesi her türlü mecrada gösterilebilir. Hiçbir sorun yoktur! Biz pornoyu ve cinselliği yasaklayalım, çocuklarımızı leyleklerin getirdiğine inanalım, sadece erkeklerin kadınlarla evlendiği ve 3 çocuk sahibi olduğu ideal (!) dünyamızda yaşayalım, geri kalan her şeyi ise "hastalık" diye nitelendirebiliriz.

0 yorum: