İstanbul'da Bir Dava

| 1 Şubat 2009 Pazar

İstanbul'da Bir Dava, ilk kez bu yaz 16. İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'nde adını duyduğum ve çok merak ettiğim bir oyundu, ancak beklentilerimin biraz altında kaldı. Müzik, şarkılar, koreografi ve dans böyle karanlık ve kapalı bir metnin içinde biraz "ironik" bir şekilde çok şen, eğlenceli ve lirikti.

Kerem Kurdoğlu'nun Kafka'nın en grotesk ve karanlık romanlarından biri olan Dava'yı kendince bir tiyatro metni olarak kurgulaması, yeniden yazması ve yorumlaması ve bunun içine bir de müzik ve koreografinin eklenmesi ortaya karmaşık, kopuk ve tuhaf bir oyun çıkarmış. Kafka'nın o iç bunaltıcı, depresif, karanlık, gizemli cümlelerinin ve karakterlerinin yerini göbek atan ve şarkı söyleyen insanlar ve arada kopuk ve yer yer hatalı cümleler almıştı. Sonuç olarak baştan yazılan bir metin/oyun olsa belki daha iyi olabilirdi, ama bir Kafka/Dava uyarlaması olunca bazı şeyler çok sakil ve tuhaf durmuş. Keşke müzik ve dans hiç olmasaymış, belki de oyun daha etkileyici olabilirmiş. Kerem Kurdoğlu'nun "kafkaesk" olmamak ve biraz da olsa metni "ironik" olarak incelemek ve bunu İstanbul'un içinde yapmaya çalışması bütün bu öğeleri karıştırmış. Ayrıca oyuna adını veren şehr-i İstanbul nedense oyunun içinde Alper Hoca'nın deyişiyle sadece birkaç camii, vapur ve martı sesiyle yer alıyordu. (Alper Hoca'nın önünde eğiliyoruz.) Oyunun içinde geçen Tarlabaşı ve Sultanahmet öğeleri Dava'nın İstanbul'da geçmesi kurgusu için yetmemiş ne yazık ki. Aynı şekilde kostüm ve dekor da İstanbul kurgusunu ve Kafka'nın karanlık ve bunaltıcı havasını verememişti. Gerçi amaç da onu vermek değil, tam tersine ondan uzaklaşmaktı ancak garajistanbul'un başından beri kurucuları, destekçileri arasında yer alan ve gist'in editörlüğünü de yapan Naz Erayda bu aşamada sanki biraz uğraşmamış gibi geldi. Siyah-beyaz üzerine kurulu bir kostüm ve hareket eden metal platformlardan oluşan bir dekor yerine daha farklı ve "İstanbul" alt yapılı bir dekor ve kostüm olabilirmiş.

Oyunun en etkileyici olarak nitelendirebileceğim şeyi kesinlikle Yiğit Özşener'in mükemmel performansıydı. Ses tonu, mimikleri, Bay K'ya yaraşır donukluğu ve kapalılığı kesinlikle mükemmeldi. Kesik kesik hareketleri, ses tonunun değişkenliği ve bakışlarındaki donukluk Kafka'nın Dava'sına yaraşır bir nitelikteydi. Trajikomik bir olayı, "ürkütücü" ve "acımasız" olarak nitelendiren Kurdoğlu oyunu ve karakterleri de öyle kurgulamış.

Sonuç olarak "kafkaesk" ve karanlık bir metni böylesine uyarlamak ve düzenlemek de başka bir iş, ancak beklentilerin altında kalıyor. Bir de Şehir Tiyatroları'nın oynadığı Dönüşüm'ü izlemek lâzım.

0 yorum: