Sahte Ev Dekorunda Şen Kahkahalar ve Timsah Gözyaşları

| 17 Ağustos 2008 Pazar

Türkiye’de herkes her şey olur. Şarkıcı olur, albüm çıkarır; oyuncu olur, filmler diziler çeker; program yapar, sunucu olur; dergi çıkarır, köşe yazarı olur, o da yetmez editör olur; baktı ki yazdıkları “okunuyor”, hızını alamadan yazar olur, kitap çıkarır. Seda Sayan da bütün bu saydığımız meslekleri yapmakla kalmamış, sabah programında aşçı, teknisyen, satış görevlisi, nikâh memuru, nikâh şahidi, aile doktoru, diyetisyen, model, kadın doğum uzmanı, hatta politikacı ve din uzmanı bile olmuştur. 90’ların sonunda başlayan ev dekorlu, doktor-şarkıcı-manken üçlemeli sabah programlarının ulaştığı son noktanın sahibidir Seda Sayan. Ve bütün bu sabah programlarının hiç değişmediğini ve muhtemelen hiç değişmeyeceğini gösterir. Ayşe Özgün, Esra Ceyhan ve Şebnem Dönmez’in açtığı sabah programı furyasını “büyük bir başarıyla” devam ettiren Seda Sayan, kendine has tarzıyla oluşturduğu sabah programıyla da Serap Ezgü, Lerzan Mutlu ve Petek Dinçöz gibi ünlülerin de yolunu açmıştır.

Bu programlarda gerek biçim gerek içerik açısından, birçok kültür ve yaşam bir karmaşa içindedir. Öncelikle programın dekoru bir ev düzeninde kurulur. Kanepeler, koltuklar, masalar, çiçekler, örtüler, biblolar, tablolar, halılar ve hatta Türk kahvesi… Sponsorlar tarafından verilmiş özensiz koltuk ve masa takımları, renkleri bile tutmayan halılar ve örtüler, ne anlatmaya çalıştığı bilinmeyen tablolar ve nazar boncukları… Bütün bu ev dekoru havası, konukların ve seyircilerin kendilerini sıcak bir ev ortamında hissetmeleri için yapılmıştır. Zira bu programların sunucuları ne kadar gece elbiseleriyle program sunsalar da, ne kadar magazinsel ve “Türk toplumu örf ve adetlerine” aykırı ilişki yaşasalar da, izleyiciler onları benimser, adeta bir abla, anne, teyze, “bacı” olarak görür. Bu ev dekoruna uygun olarak programda mutlaka bir doktor bulunur. Bu doktor programın akışına göre gerekli yerlerde, ilgili olduğu alan dâhilinde bilgiler verir, konuşmadığı zamanlarda ise konuk şarkıcının şarkısı eşliğinde program sunucusu tarafından zorla kaldırılmak suretiyle dans ettirilir. İkinci konuk ise az önce bahsettiğimiz şarkıcıdır. Bu şarkıcının programa konuk olma nedeni tamamen reklâm amaçlıdır. Konuk olarak seçilen şarkıcının başka bir kıstası yoktur. Yeni albümü çıkan, uzun zamandır albümü çıkmayan, sevgilisinden ayrılan, yeni sevgilisi olan, evlenen, boşanan… Hiç fark etmez. Üçüncü konuğumuz bir mankendir. Bu manken programda konuşulan konularla ilgili “önemli” görüşlerini bildirmek için mutlaka hazır bulunmaktadır ve kendisine soru sorulmadıkça asla konuşmaz, sadece gülümser, kameraya bakar ve gerekli yerlerde dans edebilmek, el çırpmak ve kafa sallamak için tetikte bekler. Son yıllarda ortaya çıkan yeni konuklar ise acılı anneler, babalar, kaynanalar, evden kaçan çocuklar ve bunların bilumum akrabalarıdır. Bu konuklarla ilgili en önemli kural gelen konuğun her zaman haklı olmasıdır. Ancak bu kural ne yazık ki her zaman gerektiği şekilde işlememekte ve kendisiyle çelişmektedir. Kocası tarafından dövülen kadın, konuk olduğu zaman haklıyken, karısını döven koca da konuk olarak gelebilir ve haklı olabilir. Bu tamamen sunucunun anlık ruh hâline ve görüşlerine bağlıdır. Bunu sorgulamak ise “ayıp”tır.

Otobüslerle stüdyolara taşınan, duydukları her şarkıda göbek atıp dans etme potansiyeline, iki saniye sonra ise “acılı annenin feryatları” veya “kızını arayan babanın yakarışı”na ağlayabilme potansiyeline sahip ev kadınları tam da Seda Sayan’ın şen kahkahalarını ve timsah gözyaşlarını işaret eder. Çünkü o ev kadınları komşu günlerinde un, nişasta ve şeker üçlüsünün mükemmel karışımları arasında, dolma ve kısır yapımı inceliklerini tartışırken, bir yandan da televizyondaki magazin programlarını aratmayacak bir ustalıkta bütün mahallenin dedikodusunu yapar. Zira Seda Sayan da o mahallelerden gelmektedir. Kendi içlerinden doğmuştur Kadırgalı Aysel. Artık o ev kadınlarına komşu günleri yetmez, böreğini dolmasını kapan stüdyoya gelir, Seda Sayan’a komşu olur. Bir nevi komşuculuk oynarlar hep birlikte. Bu ev kadınlarının ahlak anlayışları bir tek Seda Sayan’a işlemez. Kendi kızları ikinci kez evlenmeye, kendinden yaşça küçük bir erkekle ilişki yaşamaya kalksın, anında ahlak zabıtası kesilirler. Şiddet, cinnet ve felaket söz konusu olur. Fakat söz konusu kişi Seda Sayan olunca, herkes susar; un, nişasta ve şeker üçlüsünün duvarları aşılamaz teyzeleri alkışlar. Sokaktan geçen kız bunları yapsa “kötü kadın” damgası vuracak o ev kadınları, Seda Sayan’a alkış tutarlar. Ancak Seda Sayan bu işin de yolunu bulmuş ve “seviyeli ilişkilerini” bir nikâh yüzüğüyle desteklemiştir.

Seda Sayan’ın bu ev dekorlu sabah programlarının gelişimine en büyük katkısı yardım kampanyaları olmuştur. Seda Sayan kendisine mektup, faks, e-posta ve telefon yoluyla ulaşan izleyicilerine her gün yüzlerce “sponsor” destekli ürün göndermekte ve kendisinden yardım isteyen izleyicilerinin hastane, doktor ve eğitim masraflarını karşılamaktadır. Belki de bu yüzden bir anket şirketinin yaptığı araştırmaya göre “2007’nin en güvenilir ünlüsü” seçilmiştir.

Seda Sayan birçok farklı açıdan olmak istenene veya öykülenilene işaret eder. Genç kızlar için yoksul kızdan zengin ve ünlü kıza dönüşen Külkedisi masalıdır, ev kadınları için küçük mahalleden büyük ve şatafatlı yaşama geçip, “sınıf” atlayan Kadırgalı’dır. Bu sabah programlarında ev kadınları ve kızları kendilerini bambaşka dünyalarda bulurlar. Bütün dertlerin unutulduğu, “ünlülerin”, şarkıcıların, mankenlerin canlı olarak görüldüğü, en önemlisi Seda Sayan’a komşu olarak gidildiği bu dünyada ev kadınları kendilerini ilk defa önemli hisseder ve varlıklarını gösterebilirler. Bir ellerinde evlerinden getirdikleri börekleri, diğer ellerinde stüdyoda dağıtılan mendilleriyle adeta kendilerinden geçerler. Seda Sayan’ın “alkış” demesiyle börekler ve mendiller bırakılır ve bir alkış kopar, Seda Sayan’ın gözyaşlarıyla müzik susar, seyirciler ağlamaya ve stüdyodaki konukları teselli etmeye başlar. İki saniye sonra ise gözyaşları biter, Seda Sayan konuk şarkıcıyı sahneye çıkarır, doktor ve “acılı feryatlar içerisindeki anne”yi de kaldırarak, seyircilerinin de katılımıyla dans etmeye ve halay çekmeye başlar.

Aslında bütün bu karmaşa şovun şov olma özelliğinin bir sonucudur. Zira Seda Sayan çok başarılı bir şovmendir. Sahte ev dekorunda şen kahkahaları ve timsah gözyaşlarıyla, un, nişasta ve şeker döngüsü içindeki kadınların gönlünde taht kuran sabahların sultanıdır.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Eleştirilmesi gereken bir çok şey var, doğru ama bunun yanı sıra genç jenerasyon yani siz, yani biz. Kaç kişi bir şeyleri değiştirmek adına elini taşın altına koyma zahmeti veriyor söylermisiniz ?

Onur Özışık